Hemen hemen herkesin etrafında bir ‘mükemmeliyetçi’ yani; ‘Neden benim kızım komşunun çocuğu gibi erken konuşmadı? , ‘Benim oğlum da onu yapabilir’ , ‘Bizim kızımızın hiç öyle huyları yoktur’ diyen, çocuklarının her açıdan mükemmel olmasını bekleyen veya çocuklarıyla ilgili şikâyetleri hiç bitmeyen kişiler vardır. Çocukları ilkokula başladığında hemen okusun yazsın, sonra en iyi liseyi kazansın, üniversite sınavından iyi puan alsın ve iyi puan almışsa mutlaka puanına yaraşır şekilde yüksek puanlı bir yer yazsın gibi istekleri daima devam eder. Bazen aileler, çocuklarının neler yapabilip neler yapamayacaklarını unutarak farklı beklentiler içine girerler. Kapasitelerinin üzerinde şeyler umarlar, başkalarının çocuklarının yaptıklarını kendi çocukları da yapsın isterler ya da bir şey öğretirken hemen öğreniversin diye aceleci davranırlar. Hâlbuki her çocuk birbirinden farklıdır. Aynı şeyleri öğrenecek olsalar da farklı zamanlarda öğrenmeleri normal bir durumdur. Bunun yanında her çocuğun öğrenme kapasitesi de birbirinden farklıdır.
Bu durumda çocuk ne hisseder?
Mükemmeliyetçi ailenin çocuğu kendini çoğu zaman beceriksiz hisseder. Ailesinin beklentilerini bir türlü karşılayamayan çocuk kendini değersiz, başarısız, belki de ailesince sevilmeyen biri gibi hisseder. Böyle bir durumda da çocuk, ne yaparsam yapayım sonuç nasılsa değişmeyecek, düşüncesiyle çaba göstermemeye başlar. Kısacası çocuk, mutsuz ve umutsuz hale gelir.
Elbette bu istenen bir durum değildir. Tüm aileler çocuklarının başarılı, terbiyeli, vb. olmasını isterler. Hatta çoğu zaman çocuklarına farkında olmadan bu şekilde davranır ve aslında çocuklarının başarılarına ne kadar zarar verdiklerini göremezler.
O halde çocuklara nasıl davranmak yararlı olabilir?
En önemli ve belki de en temel davranış çocuktan yaşına, durumuna uygun şeyler beklemektir. Örneğin çocuk daha ilkokul 1. sınıfa yeni başlamışsa ve ondan etrafındakileri okuması bekleniyorsa, biraz aceleci davranılıyor olabilir. Unutulmamalıdır ki çocuklar okula başlar başlamaz okumayı öğrenemezler. Bunun öncesinde alfabeyi öğrenirler.
Sonucu değil çabayı ödüllendirin. Örneğin çocuk matematik sınavından başarısız oldu. Evde konuşup anlaşıldı ve çocuk bir sonraki sınavına çalışmaya başladı. Sınav sonrasında çocuk 4 aldığını söyledi. Bu durumda aile çocuğu ‘Neden 5 almadın, hani çalışmıştın’ diye yargılarsa çocuğun başarısızlığını pekiştirmiş olur. Ancak çocuğun çalıştığı bilindiği ve çaba gösterdiği görüldüğü için çocuk takdir edilirse çocuğun azmi pekiştirilmiş olur.
Çocuğunuzun daima olumsuz yönlerini görmeyin. Örneğin çocuğa; odanı dağıtmışsın, bu sınavdan düşük not aldın, vb. ile karşılaşıldığında hemen söylenir. Ancak ödevini yaptığında, odasını topladığında vb. durumlar dile getirilmez. Çünkü zaten yapmaları gerekli diye düşünülür. Oysa çocuklar hatta yetişkinler de yaptıklarının dile getirilmesini beklerler.
Güvendiğinizi belli edin. Örneğin çocuk sofraya içi dolu bir yemek tabağını taşımak istiyor. Tabağı eline verip arkasından takip etmek aslında çocuğa ‘Her an tabağı düşürebilirsin, onun için seninle birlikte geliyorum.’ mesajını da beraberinde verir. Eline tabağı verip onu sofraya götürmesi beklemek, ona güvendiğinizi daha çok hissettirir. Bunun yanında sözel olarak da güvendiğinizi belli etmek önemlidir.
Özgürce verdiği kararlara saygı duyun. Örneğin genç, üniversite sınavından oldukça iyi bir puan aldı. Çok istediği işletme bölümünü okumak istiyor. Ancak aile çocuğun bu puanla tıp yazmasını istiyor. Gencin aldığı kararlara bu noktada müdahale etmek tamamen onun yaşamıyla ilgili planları sarsmak demektir. Elbette fikirler, eleştiriler yapılmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki kişinin verdiği kararlara saygı duymak, kişinin ileriki yaşamındaki başarıları, mutluluğu, kendine olan saygısı için de çok önemlidir.
Molla Gürani Mh. Sarımusa Sk.
No:33 Fındıkzade / Fatih / İSTANBUL
+90 (212) 631 23 11
© Copyright 2024 Created by / Rasim KILIÇ